Polatlı Evde Masaj Hizmeti Ebru

Polatlı Evde Masaj

Polatlı Evde Masaj Ralph ile alay ediyordu. Meraklı bir karınca, göz

çukurlarının birinde bir şeyler yapıyordu. Bu karınca bir yana,

kafatası cansızdı.

Canlı mıydı yoksa?

Ralph’ın sırtı, ufak ürpermelerle iğnelendi. Yüzünü,

kafatasıyla aşağı yukarı aynı hizaya getirip, orada durdu. İki

eliyle birden saçlarını kaldırdı. Domuzun dişleri sırıtıyordu.

Boş göz çukurları, güçlü bir bakışla, hiç zorlanmadan,

Ralph’ın gözlerine dikiliyordu sanki.

Neydi bu?

Kafatası, tüm soruların yanıtlarını bilen, fakat bunları

söylemeyen bir varlık benzer biçimde, Ralph’a bakıyordu. Ralph,

midesini bulandıran bir korku ve öfkeye kapıldı. Olanca

hırsıyla, karşısındaki iğrenç şeye bir yumruk attı. Değneğin

üstündeki kafatası, bir oyuncak şeklinde arkaya eğildi; sonra, hâlâ

sırıtarak, Ralph’ın önüne dikildi gene. Ralph, tiksinti ve kinle

bağlarırdı, üst üste yumruk savurdu. Bir de baktı ki,

parmaklarının sıyrılan oynak yerlerini yalamakta; değneğin

üstünde bir şey kalmamış; iki parçaya bölünen kafatasının

sırıtması da ikiye bölünmüş ve bu sırıtma şimdi altı adım

ötesinde yerde duruyor. Ralph, hâlâ titreyen değneği,

saplandığı kaya çatlağından çekip kopardı; savunabilmek için,

onu bir mızrak benzer biçimde kendisiyle beyaz kemik parçaları içinde

tuttu. Sonra, gökyüzüne sırıtan kafatasından yüzünü

çevirmeden, geri geri gitti.

Polatlı Evde Masaj

Ufuktaki yeşil parıltı yok olup karanlık iyice basınca,

Ralph, Kaya Kale’nin önündeki çalılıklara geri döndü

yine. Bitkiler arasından usulcacık baktı. Tepede birinin

nöbet tuttuğunu, kim olduğunu bilmediği bu nöbetçinin

mızrağı elinde hazır bulunduğunu gördü.

Ralph, gölgeler arasında diz çöktü; yalnızlığını hissetti

acılar içinde. Gerçi onlar vahşiydiler; vahşi oldukları

doğruydu. Ama insandılar ne de olsa ve derin gecenin

korkuları pusu kurmuş, saldırıya geçmek üzereydi.

Ralph, hafif hafif inledi. Ne denli bitkin olursa olsun,

kendini koyuverip, bir kuyuya düşercesine uykuya dalamıyor,

kabileden korkuyordu. Cesaretle kaleye yürümenin,

“pes

ediyorum” demenin, hafifçe gülmenin, ötekiler arasında

uyumanın yolu var mıydı acaba? Hâlâ “efendim, evet

efendim” diyen, kasket giyen, okula giden çocuklarmış şeklinde

davranmanın yolu var mıydı? Gün ışığı “evet” diyebilirdi bu

soruya; ama karanlık ve ölümün dehşeti “hayır” diyordu.

Ralph orada, karanlıkta yatarken, topluluğun dışına atıldığını

anladı.

“Aklım başımdaydı da ondan.”

Koluyla yanağını ovdu; tuzun, terin, bayatlayıp ekşimiş

pisliğin keskin kokusunu duydu. Solunda, aşağılara doğru

emilircesine inerek, sonra gene kayanın üstünde kaynayarak,

okyanusun dalgaları solumaktaydı.

Kaya Kale’nin arkasından sesler geldi. Ralph, inip çıkan

denizin sesini bir yana itip dikkatle dinleyince, bilmiş olduğu bir

tempoyu duydu: